23 Mart 2009 Pazartesi

Gidalarda E120 Kullanımı

Gıdalarda E120 Kullanımı
Aşağıda Gıdalarda E120 Kullanımı konusunda başka bir sitede sorulan soru (Sorularla İslamiyet sitesi) ve verilen cevabı bulabilirsiniz. Maalesef Gıda maddeleri üzerine bazen E120 şeklinde kodlar da yazılmıyor. Doğal katkı maddesi deniyor. Böcek te Doğal katkı maddesi olduğuna göre gerisini siz düşünün.

Soru: E 120 için böcekler, kullanıyorlar. Ve bu dinimizce uygun olur mu?

Cevap:

Değerli Kardeşimiz;

Eti yenmesi helal hayvanlardan bile olsa, akmış kan haramdır: "De ki: 'Bana vahyolunanda; bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz pistir- ve günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilen hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum; fakat darda kalan, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere bunlardan da yiyebilir.' Doğrusu Rabbin bağışlar ve merhamet eder." (En'am, 6/145. Ayrıca bk. Bakara, 2/173; Maide, 5/3; Nahl, 16/115)

Hanefilere ve Şafiîlere göre, tiksinti duyulan pis şeyler (habâis) olduklarından dolayı (bk. A'raf, 7/157), her türlü haşeratın, bu kapsamda bitin de yenmesi haramdır.

E 120 boyar maddesi (Carminic Acid), adı Cochineal (Coccus Cacti) olan ve değişik kaktüslerde asalak olarak yaşamını sürdüren bir böcek türüdür. Çok eski yıllardan beridir bilinen ve kullanılan, kırmızı rengi veren bir böcektir. İlk olarak Astek'ler tarafından kök boyası olarak kırmızı rengi vermek anacı ile kullanılmıştır. Avrupa'ya 16. yüzyıllarda gelmiştir ve başta çeşitli gıda maddelerine renk vermenin yanı sıra, tekstil, kozmetik sanayinde de kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştır.

Sonuç olarak Karmin, Coccus cacti veya Dactylopius coccus costa böceğinin dişilerinden veya yumurtalarından çıkartılan bir boya pigmentidir. Bu böcekler Meksika, Bolivya, Sili, Kanarya Adaları ve Peru’da dikenli bir kaktüste yaşarlar.

Bir kilogram boya elde etmek için birkaç milyonun üzerinde böcek kullanılır. Yumurtlama zamanlarında bu böcekler parlak kırmızı renge dönerler. Dişi böceklerin kabukları kurutulur ve sonra bir eriticide (solventte) eritilir ve böceklerin parçaları filitre edilerek dışarıya atılır. Su ile muameleden çıkartılan Karmin, karminik asit, proteinler ve az miktarlarda çeşitli tuzlardan oluşur.

Bu işleme göre, böcek tamamen başkalaşım geçirmiş, kimyasal işlemler sonucunda yepyeni bir özellik kazanmıştır. Bu son duruma göre haram olmadığı söylenebilir. Ancak insan sağlığına zararlıysa haramdır.

Karmin (veya Kokonial) gıda renklendirme ajanı olarak kozmetiklerde, ilaç sanayiinde ve boyacılıkta kullanılmaktadır. Etleri, sosları, kırmızı deniz ve işlenmiş kanatlı ürünleri de içine alan geniş bir gıda ürününde kullanılan Karmin meyve preperatlarında, reçel ve marmelatlarda, koruyucularda, jelatinli tatlılarda, meyve sularında, kolalarda, pasta ve fırın ürünlerinde, dondurmalarda, şekerlemelerde, toppinglerde ve süt ürünlerinde bulunmaktadır.

Kozmetiklerde ise saç ve cilt bakım ürünlerinde, rujlarda, yüz pudralarında, allıklarda kullanılmaktadır.

Hassas ve asmatik bünyelerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Özellikle bebeklere zararlı olduğu söyleniyor.


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editörü

E120

E120
Çeşitli gıdalarda gıda boyası olarak kullanılan E120 maddesi hakkında bilgi. Coca Cola'nın ana boyar maddesi olarak kabul edilmektedir.

E120: Karmin, Karminik asit, Koşineal ya da Koşinal

E120 (i) Karmin
E120 (ii) Kosinal ekstrakt
CI 75470

Kaynağı :
Doğal kırmızı gıda renklendiricisi, etli bitkilerin farklı türlerinde yaşayan Dactylopius coccus böceklerden ekstrakte edilir. E120 (i) saf renklendiriciyken (Karmin) E120 (ii) ham ekstraktır.

Fonksiyon ve Özellikleri:
K ırmızı gıda renklendiricisi. Suda çok çözünür.

Ürünler :
Birçok ürün.

Kabul edilebilir günlük alım miktarı:

Vücüt ağırlığı üzerinden 5 mg/kg.

Yan etkileri:
Gıdalarda kullanılan konsantrasyonlarında yan etkisi yoktur. Bazı durumlarda hiperaktiviteyi arttırdığı rapor edilmiştir. En çok bilinen alerji kozmetikler kullanıldığında olan alerjidir.

Kullanımındaki sınırlamalar :
Böceklerden ekstrakte edildiği için, etin yanı sıra süt ve süt ürünleri de yemeyen vejetaryanlar, yalnızca et yemeyen vejeteryanlar ve bazı din grupları tarafından E120 tüketilmez.

Karmin

Karmin (Koşineal): Coca Cola Müdavimlerine iç açıcı olmayan bir haber

Diyet Kola başta olmak üzere çeşitli gıda maddelerinde kullanılan Carmin'in hikayesi pek içıcı gelmeyecek. Başta Coca Cola olmak üzere pekçok içecek gıda maddesinde gıda boyası olarak kullanılan E120 maddesine (Karmin ya da Carmine) dikkat. Aşağıda Karminin elde edilişi ve kaynağı hakkında bilgi yer almaktadır.

Koşineal (Kırmızı boya), Karmin, Karminik asit (E120)

Karmin, Dactylopius coccus (eski adıyla Coccus cacti) böceğinden elde edilen bir tür renk pigmentidir. Bu böcek, Opuntia cinsi kaktüs bitkisinin üzerinde yaşar. Bu böcek, tropikal Güney ve Ortadoğu Amerika'da yaşar ve bitki üzerinde diğer böceklerin yaşamını engelleyerek pigment üretir. Pigment, böceğin yumurtalarından ve vücudundan elde edilir. Bu pigment, hala organik bir sinek kovucu olarak kullanılmaktadır.


Opuntia kaktüsü üzerindeki Koşineal böcekleri (Kaynak)

Pigmentin ismi karmin olup, asıl renk ise karminik asittir (C22H20O13):


Şekil 1: Karmin

Koşineal, zamanla bozulmaya karşı dayanıklı, doğal ve suda çözünebilen bir renklendiricidir. Koşineal, ışığa ve ısıya karşı oldukça stabil olup, bütün doğal boya maddeleri içerisinde oksidasyona en dayanıklı boyadır. Koşineal boyası, bazı sentetik gıda boyalarından daha fazla kararlıdır.

Tarihi

Koşineal, daha önce, Orta ve Kuzey Amerika'daki Aztek ve Maya aşiretleri tarafından boya maddesi olarak kullanılırdı. Koşineal altın ile kıyaslanabilecek kadar değerli bir ticari maldı. Şehirler koşineal çantalarını Tenochtitlán'ın başkentine gönderirler ve böylece imparatorluğun yıllık gelirine katkıda bulunurlardı. Orta Amerika'nın İspanyol fatihleri boyanın değerli olduğunu görünce, Avrupa'da o zaman kullanılan boyalardan daha iyi boya maddesi üretmeye başladılar. Üretilen bu boya Avrupa'da daha çok popüler oldu ve genel olarak kozmetik, tekstil ve az miktarda gıdalarda kullanılmaya başlandı. Romalı Katolik Kardinallerin elbiseleri koşineal ile boyandı. Aynı zamanda İngiliz askerlerinin ceketleri de bu boya ile boyatıldı. Koşineal, Londra ve Amsterdam Ticari Mal Değiştirme Merkezi'nde düzenli olarak ticaret edilen ve fiyatı yüksek olan bir üründü. Birçok Avrupalı onun nerden geldiğini bilmiyordu. Amerikalı sömürgeciler koşineal boyasını Meksika'dan direkt olarak getirmek yerine, Avrupa'dan satın alırlardı.

19. yüzyılda, böcekler Kanarya Adaları tarafından ithal edildi ve büyük oranlarda üretimleri yapıldı; Böylece Meksika tekeli sona erdi. 1868'de Kanarya Adaları altı milyon pound (yaklaşık 420,000,000,000 böcek) ihraç etti.

GIDA MADDELERİNDE KARMİN

Karmin, Tekstil boya maddesi olarak kullanılmasının yanı sıra koşineal, gıdalarda da yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Kek, bisküvi, içecekler, reçel, dondurma, sucuk, börek, kurutulmuş balık, yoğurt, elma şarabı, maraska kirazı ve domates ürünleri koşineal ile parlatıldı. Koşineal; sakız, hap ve öksürük pastili olarak da kullanıldı. Kozmetik ruj, ana katkı maddesi olarak koşineal ile geliştirildi. Koşineal ya da Karmin, hala yaygın olarak kozmetikte kullanılmaktadır.

Alizarin koyu kırmızı boyasının ve 19. yüzyılın ortasında Avrupa'da gıda ve tekstil için birçok yapay boyanın üretilmesi ile koşineal boyasına talep hızla azaldı. Fakat birçok üretici ve tüketicinin sentetik boyalar yerine doğal boyaları tercih etmesi sonucu, geçen yıllarda koşineal boyası ticaretsel anlamda tekrar değer kazandı. Bununla birlikte bazı tüketiciler doğal renklendirici E120'nin böceklerden elde edildiğinin farkında değillerdir. Bu özelliğinden dolayı, koşineal, vejeteryanlar için uygun değildir ve birçok dinde yasaklanmıştır.

Üretimi

Böcekler, kurutulduktan sonra sıcak suyun içerisine daldırılarak veya güneş ışığına, fırın sıcaklığına yada buhara maruz bırakılarak öldürülür. Ticari koşineal üretiminde; böceklerin görünüşlerinin farklı olması, herbir metotta farklı renkler oluşmasına sebep olur. Böcekleri bozulmadan saklayabilmek için, ilk ağırlıklarının yüzde 30'u kadarının kurutulması gerekir. 155,000 koşineal böceğinden bir kilogram boya elde edilir.

Koşineal boyasının iki önemli şekli vardır. Bunlar; koşineal özü (E120(ii) ) ve karmin (E120(i) )'dir. Koşineal özü, yaklaşık %20'si karminik asit olan, böceklerin ham iken kurutulup ve toz haline getirilmiş vücut kısmından elde edilen bir boyadır. Karmin ise koşineal'den elde edilen daha da saflaştırılmış bir boyadır.

Poliş koşineal

Poliş koşineali, diğer bir boya çeşididir. Tekstil boyası olarak 19. yüzyılın ortalarına kadar yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Bu boya, gıda boyası olarak hiç kullanılmamıştır. Poliş koşineali, Margarodes polonicus adıyla bilinen böcekten elde edilir ve bu böcek Doğu Avrupa'da ve Asya'nın bazı bölgelerinde yaşar.

Koşineal kırmızı boya

Koşineal kırmızı boya, bir tür azo boyasının, E124, ismidir. Bunun koşineal ile herhangi bir ilgisi yoktur fakat koşineale benzer bir renk oluşturur. Bundan dolayı da isimler karıştırılmaktadır.

Kaynaklar:

http://www.gcrg.org/bqr/8-2/bug.htm

http://en.wikipedia.org/wiki/Cochineal

http://en.wikipedia.org/wiki/Carmine

http://www.rugreview.com/orr/8-5-33.htm

Amy Butler Greenfield, A Perfect Red: Empire, Espionage, and the Quest for the Color of Desire , New York: Harper Collins Press, 2005.

Hendry, G.A.F and Houghton, J. D. : Natural food colorants . Glasgow, Blackie, 1992.

25 Ekim 2008 Cumartesi

Kolestrol (Kolesterol)

Kolestrol (Kolesterol)
Kolestrol konusunda bildiklerimize aykırı bir yazı geldi. Aşağıda nakledeceğim bu yazıda ilk satırlarda hadi ya kolestrol de faydalı nasıl olur dedim Sayın hekimlerimizden yorumlar ve katkılar istiyoruz.

Kolesterol değil, kafayı kolesterol yüksekliğine takmak tehlikeli

Hastaların değil laboratuar sonuçlarının tedavi edilmesi’ modern tıbbın son senelerdeki en büyük icatlarından biri; belki de birincisi.

Bunun en tipik ve güncel örneklerinin başında da ‘kolesterol yüksekliği’ geliyor. Kolesterol yüksekliği tek başına bir hastalık değil; gelecekte kalp krizi ve inme ihtimallerini artıran pek çok risk faktöründen birisi. Ama insanların beyni öylesine yıkanmış ki... belli bir yaşın üzerinde olup da ‘Bir hastalığınız var mı?’ diye sorduğunuz kişilerden en çok alacağınız cevap ‘Evet, bende kolesterol var. Kolesterol düşürücü ilaç kullanıyorum’ oluyor.

İşin acı tarafı da, doktorların da bu beyin yıkama işinden nasiplerini almış olmaları. Maalesef tüm dünyada doktorların pek çoğu da her kolesterolü yüksek kişinin ilaç kullanması gerektiğini sanıyor.

Oysa, sadece ‘daha önce kalp hastalığı geçirmiş veya ileride geçirme riski yüksek olan insanların yarar görebileceği’ bu ilaçlar, kolesterol yüksekliği dışında hiçbir risk faktörü taşımayan milyonlarca insana adeta dayatılıyor. Bu ilaçların yıllık satış rakamları 25 milyar dolar üzerinde ve her geçen sene de artıyor.

Dinsizin hakkından imansız gelir

İlaç firmaları kárlarını nasıl katlayacakları nın hesabını yapadursun, gıda endüstrisi de bu ‘tokat atılacak enseyi’ gördü. Onlar da kolesterol emilimini azalttığı iddia edilen bir takım süt ürünlerini çarşaf çarşaf reklámlarla piyasaya sürüyorlar.

Haklılar da, çünkü ‘kolesterol fobi’ sini sadece ilaç endüstrisi paraya tahvil edebilir diye bir kural yok.

Her neyse, biz ‘statinci’ lerle ‘stanolcü’ leri baş başa bırakıp kolesterolle ilgili gerçeklere şöyle bir göz atalım.

Kolesterol gerçekleri

Kolesterol öldürücü bir zehir değil, yaşamamız için elzem olan bir maddedir; hücreyi dış etkenlere karşı koruyan hücre duvarının temel yapıtaşıdır. Kortizol ile testosteron, östrojen... gibi üreme hormonları, D vitamini, safra asitleri... hep kolesterolden üretilir.

Kolesterol hayvansal besinlerde bulunur, ama vücudumuzdaki kolesterolün çok azı gıda kaynaklıdır, büyük kısmı karaciğerimizde imál edilir. Üstelik az kolesterol aldığımızda vücuttaki üretim artar, çok aldığımızda ise azalır. İşte bundan dolayı da diyetteki kolesterolü ne kadar azaltırsak azaltalım, kandaki kolesterol bundan çok az etkilenir.’

Tehlikeli olan şey bizatihi kolesterolün kendisi değil, kanda kolesterolün yükselmesine yol açabilen stres, hareketsizlik, obezite, hipertansiyon. .. gibi faktörlerdir.

Kalp krizi ve inmelere yol açan ateroskleroz, yani damar sertliği ile kandaki kolesterol düzeyi arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Kan kolesterol düzeyi normal hatta düşük olan kişilerde de yüksek olanlar kadar ağır ateroskleroz gelişebilir.

Koroner kalp hastalığı olanların yarısından fazlasında da kolesterol düzeyi normaldir. Aterosklerozun gerçek nedeni yüksek kolesterol değil, düşük yoğunluklu bir tür kronik iltihaptır.

Kanlarında LDL-kolesterol yüksek olanlarda kalp krizi riskinin arttığı, HDL-kolesterol yüksek olanlarda ise bu riskin azaldığını gösteren bazı araştırmalar vardır. Başka bir deyişle, HDL/LDL oranın düşük olması koroner kalp hastalıkları için bir risk faktörü olarak kabul edilir.

Ancak, risk faktörü hastalıkla aynı şey değildir. Kalp krizine yol açan bir faktör aynı zamanda HDL/LDL oranını da azaltıyor olabilir. Meselá sigara içilmesi, obezite, hareket azlığı, diyabet, stres, hipertansiyon. .. LDL’ yi artırır, HDL’ yi azalır, dolayısıyla HDL/LDL oranı da azalır.

Kalp krizi veya inme HDL/LDL oranı düşük olduğu için değil, bu risk faktörleri yüzünden meydana gelir.

Tek başına kanda kolestrol yüksekliği veya HDL/LDL oranı düşüklüğü tehlikeli bir şey değildir. Bu nedenle de sadece kanda kolesterol, HDL ve LDL ölçtürülüp bunların sonuçlarına bakıp strese girmenin manası yoktur.

Kolesterolü yüksek olanlar uzun yaşıyor

Üstelik de sanılanın aksine, kolesterolü yüksek olanların daha uzun yaşadıkları da birçok araştırma ile kanıtlanmıştır. Yüksek kolesterolü olanlar tüberküloz, zatürree, AIDS... gibi enfeksiyonlara daha az yakalanırlar ve bu hastalıklardan ölüm daha az görülür. Kronik kalp yetersizliğine bağlı ölüm riski düşük kolesterollü hastalarda daha yüksektir. Genel olarak 70 yaşın üzerinde ölüm riski yüksek kolesterollü kişilerde daha düşüktür.


8 Eylül 2008 Pazartesi

Dr. Muzaffer Kuşhan Diyeti

Dr. Muzaffer Kuşhan Diyeti
Bugünlerde ünlülerin de abone olduğu Dr. Muzaffer Kuşhan diyetinin tehlikeleri anlaşılmaya başlandı. Kısa sürede ani kilo vermeler ve diyet vücud üzerinde çok olumsuz etkiler yapıyor. Bu doktorları anlamak zor. Vücut bir mühendislik harikası. Mühendislikte yorulma denen bir olay var. Belli yüklere maruz kalmaya alışkın bir sisteme ani yükleme yaparsanız sistem normal şartlarda kaldırmasına rağmen ani tepki vererek göçebiliyor. Bakınız Boğaz köprüsünden büyük tonajlı yükler nasıl geçiriliyor?

O yüzden doğal olmayan özellikle yoğun spor tempolu ani kilo verme diyetlerine girerken Dr. ünvanlı birisinin denetiminde bile olsa temkinli olun deriz.

Dr. Muzaffer Kuşhan'ın hızlı diyet programına katılıp ani kilo veren ve kalp krizinden vefat eden genç kızın diyet haberini aşağıda okuyabilirsiniz.

Posta gazetesinin haberine göre, Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi 3’üncü sınıf öğrencisi Dila Kurt (19), Dr. Muzaffer Kuşhan’ın zayıflama kampına 1.5 ay önce girdi. Kampa 98 kilo olarak giren Dila Kurt, 1.5 ayda 14 kilo verdi. Kampta kalmaya devam eden Dila’yı dün ailesi ziyaret etti. lk müdahale Dr. Kuşhan’dan Dila, terasta babası Levent Kurt, annesi Şule Kurt, kardeşleri İsmet ve Yıldız’la otururken birden fenalaştı ve yere yığıldı. Anne-babanın “Doktor yok mu, ambulans yok mu?” diye feryat etmelerinden 5 dakika sonra Dr. Muzaffer Kuşhan geldi. Dila karga-tulumba Dr. Kuşhan’ın odasına taşındı.

Doktor ve ambulans yoktu

Dr. Kuşhan 15 dakika sonra dışarı çıkıp Dila’nın öldüğünü söyledi. Ambulans da Dila öldükten 15 dakika sonra geldi. Dr. Kuşhan’ın klinikte sürekli kalan doktoruna 1 hafta önce tatil izni verdiği, yerine kimseyi almadığı ortaya çıktı. Kampta ambulans da yoktu.

Hiçbir rahatsızlığı yoktu

Annesinin söylediğine göre daha önce hiç rahatsızlığı bulunmayan Dila’nın 2 gün önce bir arkadaşına “Kendimi iyi hissetmiyorum” dediği öğrenildi. Olaydan sonra 4 kişi kampı terk etti. Dr. Kuşhan’ın kampında az gıda ve yoğun spor programıyla kısa sürede çok kilo verdirilmesi amaçlanıyor.

2 Ağustos 2008 Cumartesi

Diyette Kanola Yağı

Diyette Kanola Yağı
Kanola Yağı diyette olanlar için adında sıkça söz ettirmeye başladı. Detoks Diyet, Kanola yağı ile ilgili bilgileri sizin için araştırdı.

Kanola Yağı Diyetçiler için tartışmalı konulardan birisi. Kanola hakkında hem olumlu hem de olumsuz görüşlerin her ikisine yer verilip tercih siz değerli okuyuculara bırakıldı.

Kanola Yağı: Kanola, Brasica rapa (Polonya kanolası) ve Brassica napus (Arjantin kanolası) aşılanmasından oluşan Kanada' da yetiştirilen Kanola bitkisinin tohumlarından elde edilen bitkisel bir yağdır. İnsanların besinlerle linoleic acid alması gerekir. Çünkü vücudumuz bunu sentez edemez. Lifli sebzelerde, fındıkta, tohumlarda, anne sütü, balık (tuna,karides, somon, sardalya, ringa balığı) ve tohumlardan yapılan yağlarda (kanola yağı) bulunur. Kanola bitkisinde bu yağ asitleri diğer yağlara oranla daha fazladır. Linoleic acid merkezi sinir sistemi, göz ve trombositler için gereklidir. Kolesterol seviyesini ve trigliserid seviyesini düşürür.Kan hücrelerinin akışkanlığını artırır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Dolayısıyla damar tıkanıklıklarının oluşmasını engeller. Çoklu doymamış yağları daha çok yedikçe en güçlü anti oksidan olan E vitamini ni alma imkanımız artar. Kanola yağı, ayçiçek yağı gibi yağlarda,yumurta, fındıkta bulunur. Daha az miktarda meyve, sebze, et ve balıkta bulunur. 2 çay kaşığı kanola yağında 1.9 mg E vitamini bulunur ki bu da almamız gereken miktarın 1/5 idir. Kanola bitkisinin yetiştirildiği toprağın özelliklerine bağlı olarak, bazı bölgelerde elde edilen yağların, insan vücuduna zarar verebilecek bazı toksik maddeleri içerebileceği şeklinde uyarı yayınları da vardır.

Aşağıdaki kısım TÜBİTAK Bilim Teknik Dergisinden alınmıştır. Önemli kaynaktır.
Kanola yağının üstünlükleri nelerdir? Dünyada halen çok kullanılmasına karşın kanola yağı ile spekülasyonlar yapılıyor ve tehlikeli olabileceği söyleniyor. Kolzanın erüsik asit ve glikosinalat yönünden ıslah edilmiş şekli olduğuna göre; kanola için söylenen bu görüşler gerçeği yansıtıyor mu Saygılarımla. (Bilgehan Taş)

Kanola, kolza bitkisinden geliştirilen ve şifalı özellik gösteren yağa verilen addı. Daha sonra, kolza bitkisinin istenmeyen özelliklerini elemeye yönelik bazı bitki yetiştirme teknikleriyle, yeni bir bitki elde edildi. Buna da, o yağa hitaben kanola adı verildi. Dolayısıyla kanola yağı, kolzadan değil kanola bitkisinin kendisinden elde ediliyor. Dediğiniz gibi kolzanın erüsik asit ve metabolizmaya zararlı etkileri olabileceği düşünülen diğer başka bileşenlerden arındırılmış olan hali zaten kanola bitkisi. Bu bitkiden elde edilen yağ da, oleik asit, linoleik asit ve Omega-3 yağ asidi içermesi ve doymuş ya oranının yalnızca %7 civarında olması (bu oran zeytinyağında %15, ayçiçeği yağındaysa %12) nedeniyle, sağlığımız için yararlı kabul ediliyor. Spekülasyonlarda belirtildiği gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasıyla ya da zehirlenmelere yol açışıyla ilgili bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek bulunmuyor.

(TÜBİTAK Bilim Teknik Dergisi)

KANOLA YAĞI
Kategori: ŞİFALI YAĞLAR

Son dönemlerde kanola yağı adında bitkisel bir sıvı yağdan bahsedilmeye başlandı.Bu yağ eğer yeterli miktarda üretimi yapılabilirse, ayçiçek yağları ve diğer sıvı yağların yerini alacak gibi görünüyor. Kanola yağının en belirgin özelliği ve faydası kolesterol seviyesinin sıfır olması.Ve oldukça fazla miktarda Omega -3 yağı içermesi.
1 yemek kaşığı kanola yağda bulunanlar;
Kolesterol: 0
Protein: 0
* E Vitamini: 2.4 miligram
* K Vitamini: 266 mikrogram
* Doymuş Yağ: 1gram-1.7 gram
* Doymamış yağ: 12-13 gram
* Tekli doymamış: 8.2 gram
* Çoklu doymamış: 4 gram
* Serbest yağ asidi: % 0.3
KANOLA YAĞININ FAYDALARI
* Kanola yağı tekli doymamış yağlar yönünden zengin dolayısıyla kötü kolesterolü engelleme özelliğine sahiptir. Bu zeytinyağını da yararlı yapan özelliktir. Tekli doymamış yağ oranı zeytinyağında %73, kanola yağında ise bu orana çok yakın olup %63'tür.
* Kanola yağı ayçiçek yağından daha fazla ısı ya dayanır.
* Diyette serbest yağ asidi miktarının en az olması gerekir. Çünkü Serbest yağ asidi miktarının kanda kronik olarak yüksek seyrettiği durumlarda, pankreasın iyi çalışmadığı ve diyabet hastalığına ortam hazırladığı sonucuna varılmış bulunuluyor.
* Kanola yağı iyi bir gençlik kaynağıdır.
Kanola hangi bitkiden yapılır ?
Biraz da kanola yağının yapılışından bahsedelim. Kolza bitki tohumlarının genetik yolla ıslah edilmesi ile elde edilmiş tohumlardan üretilen bir yağ çeşididir. Kozla ise gıda yağ bitkilerinin içinde en fazla zehirli olanıdır.
Kanola Yağı en ideal yağ oranlarına sahip bir bitkisel yağdır. Benzerleri arsında en düşük doymuş yağ oranına sahiptir. Bu özelliğinin yanında ciddi miktarda Omega-3 yağı içerir. Zeytinyağının önemli bir alternatifi olan Kanola yağı zengin içeriğiyle tercih edilmesi gereken bir yağdır.

1 yemek kaşığı Kanola yağında (14 gram)

Kolesterol:

0

Protein:

0

E Vitamini:

2.4 miligram

K Vitamini:

266 mikrogram

Doymuş Yağ:

1gram-1.7 gram

Doymamış yağ:

12-13 gram

Tekli doymamış:

8.2 gram

Çoklu doymamış:

4 gram

Serbest yağ asidi:

% 0.3

  • Kanola yağı tekli doymamış yağlar yönünden zengin dolayısıyla kötü kolesterolü engelleme özelliğine sahiptir. Bu zeytinyağını da yararlı yapan özelliktir. Tekli doymamış yağ oranı zeytinyağında %73, kanola yağında ise bu orana çok yakın olup %63'tür.
  • Kanola yağı ayçiçek yağından daha fazla ısı ya dayanır.
  • Diyette serbest yağ asidi miktarının en az olması gerekir. Çünkü Serbest yağ asidi miktarının kanda kronik olarak yüksek seyrettiği durumlarda, pankreasın iyi çalışmadığı ve diyabet hastalığına ortam hazırladığı sonucuna varılmış bulunuluyor.

Kanola ve diğer yağlı tohumlar filizlenme sırasında aldıkları yağış miktarından ya da işlenmeden önceki depolanma koşullarından etkilenerek serbest yağ asidi miktarı artabilmektedir. Ancak bu miktarın binde 4'ten (%0.40) az olması ürünün kaliteli olarak nitelenmesi için yeterlidir. Kanada ya da Avustralya'da üretilen kanola yağları % 0.35 serbest yağ oranları içeriyorlar ve kaliteli olarak nitelendiriliyorlar.

Bu durumda ülkemizde üretilen kanola yağı için %0.30 serbest yağ oranı ile daha kaliteli diyebiliriz.

Kanola Yağının Diğer Yağlarla Karşılaştırması

Aşağıdaki çizelgede yağların fraksiyonlarına göre özellikleri belirtilmiştir;

YAĞ CİNSİ

Doymuş Yağ

Çoklu doymamış Linoleik yağ

Çoklu doymamış Alfa Linoleik Yağ
(Omega 3)

Tekli Doymamış Yağ

Zeytinyağı

%15

%9

%1

%75

Ayçiçeği Yağı

%12

%71

%1

%16

Mısır Özü Yağı

%13

%57

%1

%29

Kanola Yağı

%7

%21

%11

%61

Soya Yağı

%15

%54

%8

%23

Tereyağı

%68

%3

%1

%28

Hindistancevizi

%91

%2

-

%7

Keten Yağı

%9

-

%73 (Omega 3 ve 6)

% 18


Yukarıdaki Yağlar için Açıklama.
  • Gıdalarla alınan yağlar şu şekilde sınıflandırılır:

Doymuş yağlar : Bu yağlar oda ısısında katıdır. Kolesterolü ve özellikle LDL' yi yükselten yağlardır. Etlerdeki yağlardan, yumurta, tam yağlı süt ve süt ürünlerinden, dilimize yerleşen deyimiyle fast food gıdalardan alınır.Bazı bitkisel yağlar (kakao yağı, hurma yağı, hindistan cevizi yağı) da doymuş yağdan zengindir.
Doymamış yağlar:Oda sıcaklığında sıvıdırlar.Kolesterolü yükseltmez. HDL seviyesini olumlu etkiler. Sıvı yağlar (Zeytinyağı, Mısırözü yağı, Kanola yağı, Artic yağ,Keten yağı,Soya yağı gibi) ile alınır. Beslenmede doymuş yağların yerine konulduğunda sağlık açısından yararı tartışılmazdır.


Kanola yağı nedir?

Kanada tipi kolza tohumu yağının ticari ismi kanola yağıdır. Geleneksel bitki üretim tekniklerinin kullanılması yağın yağ asidi kompozisyonunu değiştirir. Bu yöntem kolza ve kolza tohumu yağından epeyce farklıdır. Bu, geniş olarak ABD'de ve Kanada'da kullanılmakta iken Avrupa'da kullanılmamaktadır.

Kanola Yağı Hakkında Olumsuz Görüşler

KANOLA YAĞI VE KANSER RİSKİ….


Kanola Yağı, Kolza bitki tohumlarının genetik yolla ıslah edilmesi ile elde edilmiş tohumlardan üretilen bir yağ çeşididir. Kozla ise gıda yağ bitkilerinin içinde en fazla zehirli olanıdır. Öldürücü zehirli olduğu için Böcekler onu yemezler..

Kanada tarafından geliştirilip dünyaya tanıtıldığından dolayı "Canadian oil, low acid" kelimelerinin başlangıç harflerinin birleştirilmesinden oluşturulan canola(kanola) ismi ile yayılmıştır.

Kolza yağı uzun yıllar makinalarda ve bilhassa buharlı makinalarda yağlama maddesi olarak kullanılmıştır. İkinci Cihan harbinden sonra yenebilir yağ yapımına yönelinmiş 1950 li yıllarda marketlerde satılmaya başlanmışdı.

Ancak hayvanlar üzerinde yapılan deneyler insan sağlığında kalp hasarlarına sebep olduğunu ortaya koydu. Bunun üzerine bazı ülkelerin araştırmacıları bu yağın kullanılmasının tehlikeli olduğunu bildirdiler.

Yıllar gittikçe kötüye gidiyordu. Kozla (kanola)yağı, insanda ve hayvanda amfizem solunum sıkıntıları, kansızlık, kabızlık, aşırı duyarlılık ve körlük sebebi olabiliyor. Yasak edildiği tarihte İngiltere ve Avrupada 1986-1991 arasında sığır, koyun vs gibi büyükbaş hayvanların yemlerinde kozla yağı kullanılmakta idi. O dönemde hızla DELİ DANA hastalığı başgöstermişti.

Kanola yağının etkileri konusunda fareler üzerinde yapılan çalışmalar pekçok problemleri göstermiştir. Farelerde kalp, böbrek, böbrek üstü ve trioid bezlerinin yağlı dejenerasyonu gelişme göstermiştir. Diyetlerinden kanola yağı çıkarıldığı zaman birikimler eriyor,fakat organlardaki hasarlı dokular geride kalıyor. Kanola yağı bağışıklık sistemini de zayıflatıyor.

Bu yağda yoğun bir şekilde bulunan erusik asitin akciğer kanseri ile bağlantıları üzerinde durulmaktadır. Sinir ve kan dolaşım sistemlerinde de zararlı etkileri olduğu bildirilmektedir. Zararlı etkilerinin kanola yağının doğrudan bir trans yağ asidi oluşu ile ilişkilendirilmektedir.

Bu yağlar kullanılarak üretilen margarinlerin daha da büyük bir risk taşıyacağı ifade edilmektedir.

Diğer yandan, Kanola tohumlarının genetik yapısı üzerinde oynanarak daha düşük erosik asit oranlı yağ elde edilmeye çalışılmakta olduğu bildirilmektedir.

Problem, çok ucuz olduğu için, haberimiz olmadan ekmekte, margarinde ve her çeşit işlenmiş gıdada kanola yağının kullanılmış olabileceğidir. Burada tüketici olarak bizim uyanık, bilgili ve sorgulayıcı olmamız önemlidir. Böylece gıdalarımızın içerisine katılabilecek bu gibi zararlı katkıların bilgisini önceden temin etmiş oluruz. Sağlıklı olmadığı için, Yemek yağı ve salata yağı olarak kanola yağı kullanmaktan kaçınmalıyız.

Bugün için bu yağdan ve türevlerinden uzak durmanın daha uygun olacağını düşünüyoruz.

Aymar Yönetim Kurulu Başkanı Beşir Özyurt, ayçiçek yağında 2,5 senedeki fiyat artışının yüzde 323’e ulaştığını belirterek, "Bugün dünyada en fazla tüketilen yağlardan biri olan ve ülkemizde de yavaş yavaş tüketilmeye başlayan Kanola yağının, içinde bulunduğumuz bu dar boğazdan bizi kurtaracağına inanıyoruz" dedi. Özyurt, bitkisel yağ sektöründeki tehlikeler ve çözüm önerilerine ilişkin düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de tüketilen yağların yarısının yurt dışından karşılandığını söyledi.

Geçen yıl ithal edilen yağ miktarı azalmasına rağmen, ödenen paranın yüzde 18 arttığına dikkat çeken Özyurt, "2007’nin ilk 4 ayında yağ ithalatımız 393 milyon dolar olurken, 2008’de ilk 4 aylık yağ ithalatımız 881 milyon 424 bin dolar oldu. 2008 yılında ithal ettiğimiz miktar 2007 yılına yakın olmasına karşın ödediğimiz tutardaki artış yüzde 224 olmuştur. İhracat rakamları da bu dönemde yüzde 204 arttı. Bu artış yağ fiyatlarından kaynaklanmakta olup, miktarsal artış sadece yüzde 21’dir" dedi.

Türkiye’de 2007’de tüketilen yağın yüzde 77’sinin ayçiçek yağı olduğuna dikkat çeken Özyurt, 1 kilo rafine ayçiçek yağı fiyatı 1 Ocak 2006’da 0,97 YTL iken 1 Ocak 2008’de 2,15 YTL olarak belirlendiğini, bugün itibariyle 3,12 YTL olduğunu, 1 Ocak 2006’dan günümüze 2,5 senedeki fiyat artışının yüzde 323’e ulaştığını kaydetti.

Beşir Özyurt, "Önümüzdeki senelerde durumun daha da kötüye gitmesini bekliyoruz. Petrol fiyatlarındaki yükselmeler ve geçtiğimiz haftalarda İspanya’da yaşanan gıda krizi neticesinde, artık tehlike çanları Türkiye için de çalıyor" dedi.

Biyoyakıt trendinin içinde bulunulan yağ krizini daha da kötüye götüreceğini ifade eden Özyurt, biyoyakıtın temiz toplum için gerekli olduğunu ancak bunun devlet kontrolünde yapılması gerektiğini kaydetti. Ülke olarak yeni arayışlara girmek gerektiğini vurgulayan Özyurt, zeytinyağının yanında Türkiye’de çok rahat yetişebilen Kanola ve pamuk yağının üretiminin artmasının, dışa olan bağlılığı azaltacağını ve ülkeden döviz çıkışını engelleyeceğini ifade etti. Özyurt, "Bugün dünyada en fazla tüketilen yağlardan biri olan ve ülkemizde de yavaş yavaş tüketilmeye başlayan Kanola yağının içinde bulunduğumuz bu dar boğazdan bizi kurtaracağına inanıyoruz" diye konuştu. Kanola bitkisinin Türkiye’nin her bölgesinde rahatlıkla yetişebildiğini, senede iki kez ürün alındığını, kanola yağının dünyada zeytinyağından sonra en sağlıklı olarak bilinen bir yağ olduğunu anlatan Özyurt, "Bu sebeple, Kanola tohumu ekimine devlet desteği verilip Kanola çiftçisinin teşvik edilmesi gerektiğine inanıyoruz. İthal palm ve soya yağı yerine
de kendi yağımız olan pamuk yağımız kullanılmalıdır diye düşünüyoruz" dedi.

"AYÇİÇEK YAĞINDAN YÜZDE 15 DAHA UCUZ"

Özyurt, ana vatanı Türkiye olan kanola bitkisi ile birlikte arıcılığın gelişeceğini, küspesinin hayvan yemi olarak kullanılacağını ifade ederek, devletin kanola üreticisini teşvik etmesini istedi. Aymar olarak Kasım 2007’de Kanola yağı üretimine başladıklarını hatırlatan Özyurt, şunları kaydetti:

"O günden bugüne, 25 bin ton kanola yağı üretip, insanımız ile buluşturduk. Bugün marketlere gittiğinizde, kanola yağı fiyatının, ayçiçek yağına oranla yüzde 15 daha ucuz olduğunu göreceksiniz. Bu zaman içerisinde, kanola yağı tüketen insanımızın cebinden 15 milyon YTL daha az para çıkmıştır. Alışkanlıklarımızı, ayçiçek ve mısırdan kanolaya ve ülkemizde yetişen diğer yağlara kaydırarak, yurt dışına ödediğimiz yaklaşık 257 milyon 408 bin dolardan kurtulabiliriz. Tüketimimizin tam*****n Kanola yağı olması halinde, 2007 yılı verilerine göre tüketiciler sıvı yağa yıllık yaklaşık 367 milyon 726 bin dolar daha az para ödeyecektir."

"GENEL TÜKETİMDE YÜZDE 3 AZALMA OLDU"

Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Özyurt, petrol fiyatlarındaki artış hızı kadar yağ fiyatlarının da artacağını, küresel ısınmadan dolayı yağ sektörünün üretiminin yüzde 20 azaldığını belirtti.

Aymar olarak alternatif yağ peşinde olacaklarını ifade eden Özyurt, kanola ile ilgili olarak, "Kim malını satamazsa ben o çiftçinin yanındayım" dedi. Özyurt yağ fiyatlarındaki artıştan dolayı genel tüketimde 1 yılda yüzde 3 azalma olduğunu ifade etti. Aymar olarak şu anda satışlarının yüzde 60’ını kanola yağının oluşturduğunu ifade eden Özyurt, kanola üretimlerinin 15 bin ton civarında olduğunu vurguladı.

"AYÇİÇEĞİ İLE TÜRKİYE’NİN YAĞ SORUNU ÇÖZÜLEMEZ"
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Naci Algan da Türkiye’nin petrolden sonra en fazla parayı yağa ödediğine dikkat çekti. Türkiye’nin 13,5 milyar hektar sulanabilir tarlası olduğunu ancak bunun 5 milyar hektarını dahi sulayamadığını ifade eden Algan, "Küresel ısınma ile birlikte artık ayçiçek yağının imparatorluğuna son vermemiz lazım. Ayçiçeği ile Türkiye’nin yağ sorunu çözülemez. Dünyada birinci yağ bitkisi soya ikincisi de kanoladır. Kanola kışın yetişen bitki, bundan faydalanmalıyız" dedi. Algan, zeytinyağında yüzde 15 olan doymuş yağ oranının kanolada yüzde 7 olduğunu vurguladı. Türkiye’de 2 binin üzerinde biyo dizel fabrikası kurulduğunu belirten Algan, fiyat artışları nedeniyle bunların ham madde bulamadığını ve atıl olarak beklediğini söyledi. Kanolanın yakın gelecekte dünyanın birinci yağ bitkisi olacağını ifade eden Algan, "Türkiye 330 tane Kıbrıs büyüklüğündeki alanı boş tutuyor, nadasta. Oralara bu kanola bitkisini sokabiliriz. Şu anda 20 YKr destek var, bu desteği de artırmak lazım" diye konuştu. Soruları da yanıtlayan Algan, şu anda Türkiye’de tahmini kanola
üretiminin 18 bin ton olduğunu kaydetti. Türkiye’de yanmış yağların tekrar rafine edilip satıldığını da öne süren

Algan, Malezya’dan gelen ve sabun yapımında kullanılan dünyanın en kötü yağı palm yağının da Türkiye’de bütün yağlara karıştırıldığını söyledi. Türk Kalp Vakfı Beslenme ve Diyet Uzmanı Uzmanı Dr. Sumru Özbay ise, kanola yağının safra kesesi problemlerine engel olduğunu, zeytinyağı yerine geçebildiğini, kanola yağını kalp ve damar hastalıklarında kullandıklarını belirtti.

Kaynaklar:

http://en.wikipedia.org/wiki/Canola
http://www.shirleys-wellness-cafe.com/canola.htm
http://www.aspartame.ca/page_oho3.htm
http://www.findhealer.com/glossary/C.php3

http://www.canola-council.org/

15 Mayıs 2008 Perşembe

Toksin Alımını Azaltma

Toksin Alımını Azaltma
Beslenme Dışında Toksin Alımını Azaltmak İçin Neler Yapmalıyız?

PİŞİRME METOTLARI: Tükettiğimiz gıdalar kadar önemli bir diğer unsur ise pişirme metotlarımız. Kızartma yapmamaya, yağı aşırı ısıtmamaya özen göstermeliyiz. Haşlama ya da buharda pişirme usullerini tercih etmeliyiz. Ayrıca pişirme yapılan kapların paslanmaz çelik, cam veya porselen olmasına dikkat etmeliyiz.

SABUNLAR VE DETERJANLAR: Gerek bulaşık yıkarken gerekse banyoda kullandığımız sabunların, bitkisel özlerden olmasına dikkat etmeliyiz. Kimyasal katkıları olan ürünlerden kaçınmalıyız.

DENİZ SUYU MUCİZESİ: Denize yakın bir yerde oturuyorsanız ve suyun temizliğinden eminseniz, her gün birkaç damla deniz suyunu içme suyuna damlatarak içmeniz vücut asit dengeniz için son derece yararlı olacaktır. Denizde yüzmenin de tedavi edici özellikleri var ve günde belirli aralıklarla suya girilmesi çok yararlı.

DENİZ VE DAĞ HAVASI: Bu gibi mekanlarda havanın iyonizasyonu ve kalitesi farklı olduğundan, "biraz dağ havası almak" veya " deniz havası solumak" hurafe değil. Sağlık üzerinde oksijen arttırıcı ve denge düzenleyici etkileri var.

DETOKS SAĞLAYAN ÇAYLAR: Başta yeşil çay olmak üzere birçok bitkisel çayın detoks etkisi yüksektir. Papatya, ginseng, ginko biloba, ekinezya, kırmızı pancar, zencefil, meyankökü de toksin arındırıcı özellikleri olan önemli kaynaklardır.

DUŞ VE BANYO: Sıcak suyun ve su ile masajın faydaları büyük. Ayrıca ölü derilerimizden arınarak gözeneklerimizi açtığımız takdirde toksinlerden daha kolay kurtulabiliriz. Cilde kuru fırça ile yapılan masaj kan dolaşımını hızlandırarak, ciltteki oksijen oranını arttırır. Cildimiz ve iç organlarımıza çok yararlıdır. Küveti su ile doldurup, evde detoks yapmak istediğinizde cildi tahriş eden zararlı kimyasallar içeren sabunlar yerine, papatya, biberiye, okaliptüs ve adaçayı gibi doğal yağlar kullanmayı tercih etmelisiniz. Ayrıca banyonuza yarım bardak içme sodası ve/veya deniz tuzu da ilave edebilirsiniz.

KOKULAR: Kokular bizim tahminimizden çok daha önemli. Çağlar boyunca çeşitli hastalıklar insanlığı tehdit ederken, bu virüs ve bakterilerden en az etkilenen veya hiç etkilenmeyen grup insan, çiçekler, çiçek suları ve yağlarıyla uğraşanlar olmuş. Kimyasal kokular bu kategoriye girmezler ve zararları da vardır.

VİTAMİNLER: Detoks sırasında, beslenme programınızı ve diğer tedavilerinizi desteklemek için alınması gereken en ideal antioksidan vitaminler: çinko, kalsiyum, B vitaminleri (özellikle B3), C vitamini, selenyum, A vitamini, E vitamini olarak özetlenir.

Baharat ve Çaylarla Arınma Programı

İyi bir beslenme programına ilaveten:

Uyanınca: Bir bardak ılık suya bir kaşık limon suyu veya bir kaşık elma sirkesi ekleyerek için.
Yemeklerde: Maydanoz ve sarımsak tüketin (tercihen çiğ), ayrıca kırmızı biber ve zencefil (çorbalara katılarak tüketilebilir) de tüketilmesi gerekir.
Yemek Aralarında: Papatya, zencefil, ıhlamur, meyankökü gibi arındırıcı çaylar tüketin.
Akşam: Papatya çayı rahatlatıcı özelliği ile uyku için de idealdir.

İdeal Beslenme

* Haftada 1 kez vücudumuzu arındırmamız gerekiyor. Örneğin bir gün boyunca sadece evde sıkılmış doğal meyve suyu, içme suyu ve yanında çiğ meyve ve sebze tüketmemiz öneriliyor.

* Bunları sofranızdan kaldırmaya ya da çok ender tüketmeye çalışın. Kırmızı et, şarküteri etler, sakatat, rafine edilmiş gıdalar, konserveler, şeker, tuz, doymuş yağlar, kahve, alkollü içecekler ve nikotin.

* Mümkün olduğunca organik gıda tüketmeye çalışın.

* Sadece filtre edilmiş, mineralleri uygun ve ph düzeyi 7 veya üzerinde olan içme sularından tüketin.

* Yumurta, buğday, süt ve ürünlerini belirli dönemlerde sıra ile yiyin. Hepsini aynı dönemde tüketmemeye özen gösterin.

* Mevsim meyve ve sebzelerini tüketmeye özen gösterin.

* Sofranızda en sık bulunan ürünler: meyve, sebze, yeşillik, tahıl, baklagiller, düşük yağ oranlı süt/yoğurt/peynir, organik beyaz et ve taze balık olmalı.

* Limon asidik olarak düşünülse de, vücudumuz için en ideal asit düzenleyici maddelerdendir ve her gün bir miktar tüketilmesi hararetle tavsiye edilir.

* Doğanın antibiyotiği olan sarımsak, insan yapımı antibiyotikler gibi yan etkileri olmayan muhteşem bir antioksidandır. Belirli aralıklarda sarımsak kürü yapılması tavsiye edilir.

* Bir bağ maydanozu kaynayan suya atıp, suyun altını kapatın ve bu suyu ılık olarak gün içerisinde tüketin, hem klorofil hem de diğer vitaminler açısından ideal detoks ajanı olacaktır. (Cosmopolitan)